İçine patates (kumpir gibi), üstüne çay, portakal-mandalina kabuğu, yumurta, odaya nem versin diye su koyulabilir, ayrıca biraz üstüne ya da yanında bir yere de kurutulacak çamaşır asılabilirdi. Yani çok fonksiyonluydu bu sobalar. Bir de evi cayır cayır ısıtırdı. Ama kömür biraz daha pahalıydı. Misafir geleceği ya da geldiği zaman daha çok kullanılır, genelde odunla idare edilebilirdi. Bir balkon odun balkonu olurdu genelde.
İçine kağıt atmak, odunları düzenlemek, sağa sola itmek zevkliydi. Bir de üstüne su damlatınca cızırtısını duymak.
Pazar günleri Bizimkiler ve Olacak O kadar'ın arasında bir yerlerde patatesler pişerdi, üstüne bir tereyağı koyması kalırdı.:)
Sonra kaloriferli evler, daha sonra da kombili evler derken evimizde sadece baca delikleri kaldı kapalı.
Baca demişken, temizlenmezse hem ısıtmaz, hem de içeri verirdi. Temizlenmesi de ayrı bir dertti.
Şimdilerde bile bacadan zehirlenmeleri okuyoruz arada. Ama bir zamanlar normal olan bu ısıtma sistemi, artık gördüğümüzde kaçtığımız, ancak dağ ya da nostalji gezilerinde sevdiğimiz bir sistem oldu. (Lune)
Güvenlik Tedbiri: Yılda iki defa temizlenmesi, yatmadan önce zor tutuşacak yakıtlar koyulmaması ve lodos sırasında yakılmaması gerekiyormuş. (Lune)
Soba gerçekten zor iştir, yakması dert, yandıktan sonra derttir. İçindeki demir kovası çok ağırdır. Külünü dökmek gerçekten de Rambo'luk ister. Ama borusunun üzerindeki çamaşırlıkta küçük çamaşırlar kurutmak, çay demliğinin üstüne ıslak çorap ve iç çamaşırları serpiştirmek normaldir. Bir de evin kedisi sobanın en güzel ısıttığı yere sırtüstü 2 mt uzanıverir, siz de evin en soğuk köşesinde kalıverirsiniz. :D Evin dedesinin soba üzeride hazırladığı çayın keyfine diyecek yoktur. Ayrıca evin dedesi sobanın üzerine çizdiği kestaneleri dizerdi ama bunlar evin kedisiyle ya da kedileriyle paylaşılırdı. :) Üst delik fazla açıksa, birkaç küçük kestane buradan aşağıya kaçıverirdi. :( Bir de kuzineler vardır. Onlarda yemek olayı daha komplikedir. Yağmurlu, karlı kış günlerinde ayakkabılarınız, botlarınız ıslanırdı, yarına giymek için sobanın arkasına eski bir gazete serip üzerine koyardınız, sabaha kadar kururdu, sıcacık olurlardı. :D Bursa'da lodos fazla olduğundan sobadan zehirlenme çok fazladır. Yine de soğuk bir pazar sabahı, evin salonu, dedenizin yaktığı sobayla çıtır çıtır yanma sesleri sesler eşliğinde ısınıyorsa ve siz soba üzerindeki börek, mısır ekmeği kokusuna, çaydanlıktan su taşma sesine uyanıyorsanız şanslı bir çocukluk geçirmişsiniz demektir :) (Tawşi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder